Yazarlarının lise dönemindeki düz yazı ve şiirlerinin bulunduğu ağ günlüğü. "Bir harf kalabalığı." demiştik zamanında.
16 Aralık 2011 Cuma
Ay'ın Nil'deki Yansıması
15 Aralık 2011 Perşembe
26 Kasım 2011 Cumartesi
Neler doğardı ?
19 Kasım 2011 Cumartesi
Süzümü Ke.. - Bir şey mi dedin ?
İstasyona Geç Kalanın Dramı
Timsali Timsahlar
Söylesene sevgilim ne yapalım bunlara? Susma öyle seninde bir dünya görüşün olsun, dünya görüşün bir olsun. Konuşki göbeğini kaşıyan bidon kafalı daha sitokholmü bile doğru düzgün yazamayan sitokholm sendromlu aptal halkımız azcık aydınlansın devrimin nuruyla. Önce böyle konuşalım konuşalım sonra ironi yaptım diyelim sevgilim. Ha pardon sevgilim sen bu konulardan hoşlanmıyordun değil mi? Seni de biraz baydım galiba istemeden de olsa eee seninde artık dip boyan gelmiştir falan birde dip boyası hiç gelmeyecek olan kafasıderisizler varki sevgilim onları düşünmeden edemiyorum niye meçhul failler faul yaparlar ki Polonyalarda? Ben kafa derisinin yüzülmüşünü severim sevgilim yahudi kafa derisi yüzülmüşü. Fosfor bombalarının ciğerimdeki açtığı gedikleri gıdıklar belki.
12 Kasım 2011 Cumartesi
Şair Ruhlu Adam
Sisin arkasındaki bilinmezliğe aşık olmalı..
19 Eylül 2011 Pazartesi
Saded Harici
15 Eylül 2011 Perşembe
Parçalar
-Bir saatçi düşünün. Eski zamanlarda bir saatçi dükkanı açmış. Zaman yeniye varınca geçinememiş olacak ki fotokopi çekmeye de başlamış. Gün günümüz olmuş. Dükkan aynı. Değişen sadece saatçi. Saatçi. Şiirî bir anadolu esnafı. Dükkanına girin, güzelinden selam verin ve makinenin ısınmasını bekleyin. Bu sürede zaman yolculuğu yapabilirsiniz.
-
14 Eylül 2011 Çarşamba
Ben Anlatınca Şey Olmuyor Da Bizim Bir Arkadaş Var
Belki bir parça gülümseme belki biraz absürtlük de varış noktası -saçmalık diyeceğime absürtlük diyerek çok absürt hareket ettim ve bunu size açıkça söylemem gerçekten çok saçma!-.
Sanat damarları sistem tarafından tıkanan gençlerin sanat diyerek devasa bir açlıkla klasik gitarlara, fotoğraf makinelerine ya da blog sitelerine sarıldığı bir ülkede yaşıyoruz.
10 Eylül 2011 Cumartesi
The Door Is A War*
You are concept and your hands concept,
And the fight concept the knife concept.
You and I, you with I, help can I?
Oh no poor man, don't cry my little Jedi.
A bird loves third rain, it is apologize,
No money, no love, no mind, only rice.
It is a promise, the life is, just, sometimes
A humor, a ironi, a lemonade with some ice.
Congratulations, you war!
You are talking, closing one door and two door
Three door. get out! stop! you are going really...
Your going is anti-core.
*Madem İstasyona5Kala bir nevi okuldur, okuldaysa bazen bir şeyler denemek lazım gelir, dedim, İngilizce şiir yazmayı denedim, yazması keyifli oldu. Search-i lisan ettiysek affola.
9 Eylül 2011 Cuma
Halet-i Ruhiyemin Ruh Hali
Şiir uğrar odama
Şiir uğrar adama
Karanlığı severken -çok sıradanca-
Başka boyutlardan misafir kabul etmiyorum
İş böyleyken titreyen o ekranda
Ta cesaretimi korkutur unutulmuş bir cenin
Yine aynı mağrur cenin
Bilemezsin hangi takıntısıyla
Fayans çizgilerine basmaktan çocukça korkmakta.
............................
Sessizlik sessiz ses
............................
Yine ayrı başka beyaz bir kapı arkasında
Ölebilir yalnız cenin
Ölmelidir belki
Annesini şahit yazar ölümüne bir Din Kültürü Ve Ahlak Bilgisi
Öğretmeni.
Şahit olduğum geceleri
Kurtarışlarımın sonu hazin
Dört yıl falan önce günlüğüme yazdığım gibi
Sevgili günlük, bugün yine...
İlkti
Tekti
Ne de olsa ödevdi!
Uyu uyan
Eşittir
Öl diril
Uyuyup uyanman
Ne fettan ne haşin
-Seçimlere büyük saygı duyuyorum-
Hayal ile hayatı yani
Hayali hayat, hayatı hayal
Hayali hayal, hayatı hayat kılmak.
-En az birisi olmak üzere-
Seç!
Olmadı yazı tura at.
Uyandım sonra
Hepsi dilimde pas tutmuş
İçimde büyüyenlerin
Abicim heyhat!
Saniyeyi gün değiştikçe daha küçük
Bir sayıya bölüyorum
Hepimizin sonu salise.
Hayal gücüm de bu kadar
Deniyorum fakat
En fazla yüz yaşımı görüyorum.
6 Eylül 2011 Salı
Hay Ağzına Tüküreyim
...since 571!
Güzelle Bal Yemem
...since 571!
Adsız
İçim buruk.
Mürekkep lekeleri yok, yanlış yazınca telaş yok...
İşim kolay.
Gün geçtikçe biraz daha sıradanlaşıyorum. İzlediğim filmlerde, başrol değil de silik tipler daha yakın daha tanıdık. -Arkadaşlarımla esrarengiz bir kampa gitsem ilk ben ölürüm.- Çocukluğumuzdaki kadar renkli, kargaşalı olmasa da hala hayal kurabilsek yeter aslında.
Siz bana kısaca 'körler çarşısındaki aynacı' diyebilirsiniz.
31 Ağustos 2011 Çarşamba
BİR BİLSEM
27 Ağustos 2011 Cumartesi
Yalnızlık
Yalnızlığın çaresi var mıydı ki sanki?
Sahi, yalnızlığa çare bulunmuş mudur ki?
"Her şeyin çaresi vardır." diyenler,
Yalnızlığı tatmış mıydı bir gün dahi?
26 Ağustos 2011 Cuma
Hayat Yaşanılasıdır
15 Ağustos 2011 Pazartesi
Hepsi Bu
Özendiğim bir insan kümesi var, böyle yaralanma, düşme; kan, yara, çizik olaylarını çok normal karşılayan insanlar. Ne zaman böyle bir insan görsem hiçbir şey demedim fakat şimdi diyorum ki: gerçekten kocaman zamanları olmuş. Ben yaralandım ya bugün bu bana ancak bir dahaki senede "seneye de giyersin" denilerek alınabilecek bir gömlek kadar büyük geldi. Halbuki ufacık bir şey, cidden, fakat; hani yıllarca ciğerleriyle dost bir adam bir gün sigaraya başlar, durumu hiç de iç açıcı olmayan bir durumdur ama adam sevinçlidir, böyle mutluluk dese abartı sevinç dese tam oturmuyor kıvamında bir duygu olur ya içinde, bende de öyle bir şey var. Alnım yarıldığı için, dikiş atıldığı için, pansuman yapılacağı için, dikişler alınacağı için ve bu süreçte acılar ve ağrılar az da olsa olacağı için o bahsettiğim tatlı duygu var içimde. Yanılmıyorsam Dostoyevski, Yeraltından Notlar'ında buna yakın bir şeyden bahsediyordu: kendi hastalıklarıyla övünmek. Fakat tam da bilemiyorum o kitabı hiç bitiremedim. Ne bileyim, daha beni arı sokmadı, serum desen iki oldu, işte bir de dikiş var, iğneler oldu biraz yine ama söylemek istediğim, canım çekmiyor değil bunları. Hani bu kadar ter döküyorum burada da bağlamak istediğim yer şu: hakikaten zamanım olmamış.
Bu yaşa gelene kadar düşünecek çok zamanım oldu. Evet, fakat bunu bir övünç öğesi olarak söylemiyorum. Düşündüm dediysem tefekkür ettim demedim. Hayır, neyi düşündüm diye düşünüyorum, bak yine düşünüyorum. Ayrıca ben çok değiştim okuyucu. Çok yani, miktar olarak. Hani bir söz vardır değişimle ilgili bilir misin? Evet evet o / Neyse boş ver ben de unuttum.
Kusura bakma bu arada ben amatör bir egoist gibi boyuna kendimden bahsediyorum fakat burası benim dünyam, karşımda kimse yok, okur denen bir duvara anlatıyorum ben bunları diye varsayıyorum. Sen sakın alınma okuyucu, sen duvar değilsin ama ben varsayım yaparım. Ve ben seni rahatsız etmek de istemem. Eğer rahatsız olduysan -sebebi önemsiz- bu yazıyı okumayı burada kes, yazının başına dön, üç cümle oku ve bittiğini varsay -bu tekniği tüm yazılarımda kullanabilirsin-. Evet kendimden bahsetmek diyordum fakat ben okur tanımını yaparken, yazar tanımını yapmadım. Yazar nedir? Yazar, 'duvarların dili olsa da konuşsa' duasının kabulünden sonra dillenen duvarların kendi kendine konuşmalarını havada taşıyan hava zerreleridir. Hatta ek iş olarak da dillenen duvarların ses yansıtıcılığını yaparlar, kah duvar olarak, kah duvar olmayarak, tek fark, onlar dilsizdirler. Neyse hani bahsetmek kendimden yeniyetmebiregoistmişçesinefilan... İnsan, sevdiğinden başkasına neden kendinden bahsetmek ister ki, değil mi? Neden kendimden bahsetmek mi? Sebebi belli olmuyor mu? Burada bir adam, Raif Bey'ce ölmek istemiyor, hepsi bu.
Böyleyken böyle aziz okuyucu. Anna'ya ayıp ederek esirgeyen ve bağışlayan Rabbin adıyla başlayamadık yazıya. Ama Anna adına Rabbimden, esirgeyen ve bağışlayan Rabbimden, isyan ettirecek acıları def, terakki ettirecek acıları gergef etmesini istiyorum. İsteyen buyursun.
" O Gün .. "
14 Ağustos 2011 Pazar
Hiç Gerek Yok
Nasa üs kurmuş olabilir
Günümüzde
Menümüze sofra kurmuş olabilir
Bir renkli cazibeli ayçoktatlı zehir
Ağızınız sulandı.
Ve hayat güzeldir.
Hayır sen evet sen hayır
Bulamadığın damar borç ister
Bir işçi yere çay döker ve
Köpüklü kahveler
Onun sesi bunun sesidir
Aziz-i mir'im
Hayat güzeldir.
Çingene güzel güler heyete
Keder et de
Acılar yanana kadar kül olsun
Deme öyle yine de sen
Bak evlat nasihat istersen:
Hayat güzeldir.
Nerede o eski molozlar
Ulan demagoji desen bu ne müsemmalık
İsmiyle cismiyle kime yakın
Ona uzak
Bebeklerin parmakları kenet kenet
Hayat güzeldir.
Kalp kalbe kalb kalpe
Dema öyle dema
Sen bi goji bana ben kap gel
Bilirsin
Altı yüz altmış altının da avradını
Tembihle de bize kulak bildirsin
Bak dostum enstitüden fayda beklersen:
Hayat cidden güzeldir.
13 Ağustos 2011 Cumartesi
Tilki-Kürkçü Hesabı
"Ne olur gitme" demeyeceksin mesela.
Eğer gitmek istiyorsa bırak gitsin.
Hatta bırakmakla da kalma!
"Defol git" de mesela.
Gidecektir...
Ama emin ol geri gelecektir.
Çünkü;
İnsanlar sevgi gördüğü kişileri terkeder hep.
Ama dönüp dolaşacağı yer yine onların yanıdır.
Çünkü insanlar, tükürdüklerini yalamayı hep sevmişlerdir...
12 Ağustos 2011 Cuma
.
Gölge gibiydi bazıları...
Benim için vardılar, onlar için yoktum.
İzleri vardı ama kendileri yoktu...
Değerlerime...
Kimi sevgilim oldu, kimi arkadaşım, kimi dostum...
Kimi annemdi, kimi babam.
Ama bazıları oldu ki;
Canımdan çok sevdim onları.
Bir gün beni bırakıp gidecekler diye ödüm kopardı.
Onların yokluğunda benim de yok olacağımı bilirdim...
Gidenler çok oldu hayatımdan.
Hepsini de severdim.
Ama bazıları vardı ki;
Onlar gittikçe ben bittim,
Ben kahroldum, ben yıprandım, ben tükendim...
Kalanlar da vardı hayatımda.
Ama bazıları öyleydi ki;
Ben git desem de gitmediler...
Hep sevdiler beni;
Benim onları sevdiğim gibi...
Onların beni hiç bırakmayacaklarını bilirdim.
Ben var oldukça yok olmayacaktı onlar!
Ben yok olmaya başladıkça onlar var edecekti beni.
İşte o bazıları,
Hayatımda hep kalacak olanlar;
Sizler iyi ki varsınız!
Ve siz yok olmadıkça
Ben hep var olacağım.
Hepinizi çok seviyorum...
Eski Sevgiliye Mektuplar-II
Eski Sevgiliye Mektuplar-I
8 Ağustos 2011 Pazartesi
Vakit Cuma Üstüm Yağmur
7 Ağustos 2011 Pazar
Yok
Sonunda yoruldum. Yanlış anlama ama. Seni ya da seni sevmekten değil asla. Bir harfinden bin mana çıkarmaktan yoruldum. Bir bakışına dünyaları veripte verdiğimle kalmaktan yoruldum.Ve bırakıyorum. Çünkü; hep bir şeyler eksik hep bir şeyler fazla. Çünkü; sen bende eksiksin, ben sende fazla…
6 Ağustos 2011 Cumartesi
Adsız
Ama artık yoruldum. Yanlış anlama ama. Seni yada seni sevmekten değil asla. Bir harfinden bin mana çıkarmaktan yoruldum. Bir bakışına dünyaları veripte verdiğimle kalmaktan yoruldum..Ve bırakıyorum. Çünkü; hep bir şeyler eksik hep bir şeyler fazla. Çünkü; sen bende eksiksin, ben sende fazla..
Bilinçaltından Bilince Giden Yoldan Toplananlar
"Neden?" bilinmezleri,
Hepsini odama poster yaptım, tek tek rüya edeceğim.
5 Ağustos 2011 Cuma
Bakkaldan İki İroni Kap Gel
TDK Büyük Türkçe Sözlüğü'nde ironi "Gülmece. Söylenen sözün tersini kastederek kişiyle veya olayla alay etme. Alaysılama." anlamlarına gelmektedir.
"İroni, soğukkanlılığı neredeyse muhteşem bir anlamdır: sanat anlamının ta kendisidir, her şeyi tasvip etmektir ki bu nedenle de her şeyi inkar etmektir: günlük güneşlik, her şeyi birden kapsayan parlak bir bakıştır, yani sanat bakışıdır, yani en yüksek özgürlüğün, sükunetin ve ahlakçılıkla bunalmamış bir gerçekliğin bakışıdır. Bu, Goethe'nin bakışıydı, - o Goethe ki ironi hakkında unutulmayacak tuhaf sözü söylemiştir: 'İroni, sofraya konanları yenecek hale sokan bir tutam tuzdur." (Thomas Mann)
3 Ağustos 2011 Çarşamba
Ahir Zaman Aşkları
-bende İlahi aşka ulaşmak istiyorum.
-ama önce beşeri aşktan geç!
-nasıl olacak o iş?
-ilk olarak kendine bir eş seç!
-cinsiyet fark eder mi?
-!!!
neyse kendimce güzel bir eş seçtim
cesaretimi toplayıp karşına geçtim
ama bir şey eksik gibi ya
kız yoksa ağma mı?
yok canım başkalarını görüyor da…
aman Allah'ım yoksa görünmez felan mı oldum?
o kadar uğraştım da yüzüme bile bakmadı
sevgili edinmek düşündüğümden de zormuş
bu tarafa bakacak da
beni fark edecek de
fark etmekle kalmayıp üstüne üstlük benden hoşlanacak da
bende onun benden hoşlandığını anlayıp ona teklif edeceğim de
eğer ki o da teklifimi kabul ederse sevgili olacağız da
sonra birbirimizden ayrı düşeceğiz de
aşk acısı çekeceğiz de
sonra da ben aşkın mertebelerinde yükseleceğim…
hele bir de sevdiğin popülerse de’ler da’lar bitmez
zamane aşkları dedim ya azizim beş para etmez
ömrü de çok kısadır, bir ay ya gider ya da gitmez
devran bozulmuş bi kere düzeltme gücümüz yetmez
beşeri aşkı yaşamadan neden sana ulaşamam ey Yaradan?
yoksa, önce anlamalı mıyım aşkın kalpte açacağı yaradan?
üstadım şu ahir zaman da,
ya seni ilahi aşka ulaştıracak beşeri bulmak için uğraş, ter dök, ya da ne biliyim ayak yoluna git de bi su dök…
-bende İlahi aşka ulaşmak istiyorum.
-ama önce beşeri aşktan geç!
-nasıl olacak o iş?
-ilk olarak kendine bir eş seç!
-cinsiyet fark eder mi?
-!!!
neyse kendimce güzel bir eş seçtim
cesaretimi toplayıp karşına geçtim
ama bir şey eksik gibi ya
kız yoksa ağma mı?
yok canım başkalarını görüyor da…
hadi be yoksa görünmez felan mı oldum?
o kadar uğraştım da yüzüme bile bakmadı
sevgili edinmek düşündüğümden de zormuş
bu tarafa bakacak da
beni fark edecek de
fark etmekle kalmayıp üstüne üstlük benden hoşlanacak da
bende onun benden hoşlandığını anlayıp ona teklif edeceğim de
eğer ki o da teklifimi kabul ederse sevgili olacağız da
sonra birbirimizden ayrı düşeceğiz de
aşk acısı çekeceğiz de
sonra da ben aşkın mertebelerinde yükseleceğim…
hele bir de sevdiğin popülerse de’ler da’lar bitmez
zamane aşkları dedim ya azizim beş para etmez
ömrü de çok kısadır, bir ay ya gider ya da gitmez
devran bozulmuş bi kere düzeltme gücümüz yetmez
beşeri aşkı yaşamadan neden sana ulaşamam ey Yaradan?
yoksa, önce anlamalı mıyım aşkın kalpte açacağı yaradan?
üstadım şu ahir zaman da,
ya seni ilahi aşka ulaştıracak beşeri bulmak için uğraş, ter dök, ya da ne biliyim ayak yoluna git de bi su dök…
Sürur-u Firari
ben yürürüm
ve topuklarımda acziyet biter
gökyüzü duvarın ardına saklanır
kaldırım taşları süslenir
kiraz ağacını kaçırır bir kuş
bulutlar heyecanlanır
göz göze geldikçe
donarlar
güneş kulağıma fısıldar
bağırsam ki duyulmaz
rüzgar bir kulağımdan girer
bir kulağımdan çıkar
bilek güreşleri yapılır tel tel
buhar postaları yerini bulur
sahteler sahtelenir
kişiler kişilenir
ben yine üflerim kanımla beraber
karıncalar bu mevsimde vahşidir
ben yürürüm
topuklarımda mazlum sesleri.
[28/06/2011]
26 Temmuz 2011 Salı
Vakti Gelince
Günler yaprak yaprak dökülüyor hayat ağacımızdan.Gerçekten geçerken anlıyor insan zamanın değerini. Mevsimler değişiyor boyuna…Tabiatı nakış nakış dokuyor bahar nakkaşı.
Güzel şeyler güzel insanların ruhlarını tazeliyor.İhtiyarlar ellerindeki tespihlerle kalan zamanlarını eziyor.Geceyle gündüzün amansız takibi devam ederken , kimi geceye kimi gündüze tutunmaya çalışıyor insanların.Kalemler ahenkle kayıyor beyaz sayfaların üzerinde.Uyumsuzluk üstü bir uyum yaratıyor zıtlıklar.Az su çok ateşi kışkırtıyor.Birine duyduğu nefretle bir diğerine duyduğu sevgiyi perçinliyor insanlar. Balıkçılar yağmura karşı dua ederken , çiftçiler yağmur için dua ediyor…Bunca hareketlilik arasında insan vaktinin nasıl geçtiğini anlayamıyor.
Vakit dolunca gitmek gerekiyor.İstenilmese de… Hazırlıksız olsakta… Gitmek gerekiyor. Gitmeden önce hiç keşke demeden , doyasıya yaşamalı insan. Tutunabilmeli hayata. Hayatının merkezinde kendi olmalı . Şayet 'Masallar güzeldir eğer kahramanı sensen' …
24 Temmuz 2011 Pazar
Şey
Ettiğim dualar kabul olsa ne güzel olur,
Ettiğim dualar kabul olsa pek güzel olur,
Ettiğim dualar kabul olsa hep güzel olur.
Egoist kalmak istemiyorum.
II.
"-Çay iç."
Çay,
Sabah kadar uzak,
Güneş kadar yakın.
Çay, hiç...
III.
Kalplerimize
Kibrit, kağıt, çıra ve ispirto doldurmalıyız.
Ateşi yeniden bulmalıyız.
Madem Ki..
Vaktidir benim içinde içini dökmenin...
Satırlarımı Üstad'ım dediğim şahsın bir eserinin ufak bir kısmıyla bitirmeyi isterim..
Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!
Heybem hayat dolu, deste ve yumak.
Sen bütün dalların birleştiği kök;
Biricik meselem, Sonsuza varmak...
Necip Olgun*
23 Temmuz 2011 Cumartesi
Madem ki..
Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!
Heybem hayat dolu, deste ve yumak.
Sen bütün dalların birleştiği kök;
Biricik meselem, Sonsuza varmak...
BAŞLANGIÇ
Karanlık zifiriye dönüşmedi daha , dal tomurcuğa vurmadı yüzünü , güneş ışıklarını salmadı , kelimeler cümle olmadı…Bekliyorlardı doğru zamanda başlamayı.
Başlamak istiyor insan , bazen beceremiyor tekrar tekrar deniyor.Başlangıçlar nihayete açılan bir perde.Bilmeliydik dağlara düşen ilk karın kopacak çığlara sessiz birer çağrı olduğunu , toprağa düşen çiçeklerin güneşe gülümseyen birer yanı olduğunu ve bilmeliydik başlamayı da durmayı da…Bir yerden sonra tekdüzeleşiyor hayat . Aynı ritim kulaklarda , tekrarlanır nakarat . Etrafımıza bakmıyoruz. İçimizdeki sessizlikler çevremizdeki sesleri eziyor.Alışkanlıklar gölgemizin gölgesi. Arzularımız hiç bitmiyor.Hep bir azımsama ' Az’ım... Azımsanıyorum...Azım sanıyorum! ' tamamlanamamışlık hissi. Damla suya kanıyor , insan uzağa . Uzaklaştıkça yakınlaşıyor uzak.Yok oldukça var oluyor hiçlik. Farklı farklı gayeler .Bu alışkanlıklar,arzular,gayeler arasında asıl sonsuz olan yegane gücü nasıl görmezden geliriz ?
A gönül ! Mecnun misali Leyla’nın zülfüne hemen gönül bağlama. Çünkü seni aşk çöllerinde gezdirip duran Leyla değil, Mevlâ’dır hep.
Dizelerinde temayüz eden gerçek aşk. Beşeri aşkın aksine kalıcıdır. Sonsuzluk kadar derin. Mevlana değil miydi ilahi aşkı Şems’in gözlerinde gören ? Umuyorum ki bizler de ilahi aşkı görüp derinliğini anlayacağız. Giriştiğimiz her işte O'nu (c.c) anımsayacağız. Bu işe başlamanın heyecanı bir yandan , ruhiyatımıza bir nebze olsun huzur katabilmek için buradayız.Hepimize hayırlı olsun.
Bunlar Böyle Davalar
Din kuralları da mı çiğnenmek için?
Hak hukuk neymiş ki önüne düşeni al.
Siz içmezdiniz ama bu seferlik için.
Bunlar hep anlamadığım davalar...
Eşitlik ayağına çakallar yükseliyor,
Zevkleriniz ve renkleriniz çok tartışılmaz,
Eskiye göre iyi fakat zulmet yayılıyor,
Fikriniz yok ya, varsa da anlaşılmaz.
İki gün kanka ol sonrasına bakarız,
Tavizin tavizlerini getirdi bak kardeş!
Şeytani sebeplere aklımızı satarız,
İnsanlığı derine gömün eş ha eş!
Kahkaha sirenlerini çaldığın gaflet anları,
Bana kalsa yerin dibine de girebilirsin,
Sen dinle bak bu çalanlar kilise çanları,
Durduğunun bundan farkı yoktur, bilirsin.
İnsan doğarken saf, ille aile ille edep,
Bakarsan bu bir zincirdir kır ya da yok et,
Bu çarşıyı iyi bil ki çürüktür sattığı hep,
Ölüm var ölüm, en doğal afet!
Bunlar hiç anlamadığım davalar...
[22/01/2011]
22 Temmuz 2011 Cuma
Herkese Merhaba
Necip Olgun ismimle yazacağım buradan.. Zile İMKB Anadolu Öğretmen Lisesinde 10.Sınıf Öğrencisiyim..