Yazarlarının lise dönemindeki düz yazı ve şiirlerinin bulunduğu ağ günlüğü. "Bir harf kalabalığı." demiştik zamanında.
31 Ağustos 2011 Çarşamba
BİR BİLSEM
27 Ağustos 2011 Cumartesi
Yalnızlık
Yalnızlığın çaresi var mıydı ki sanki?
Sahi, yalnızlığa çare bulunmuş mudur ki?
"Her şeyin çaresi vardır." diyenler,
Yalnızlığı tatmış mıydı bir gün dahi?
26 Ağustos 2011 Cuma
Hayat Yaşanılasıdır
15 Ağustos 2011 Pazartesi
Hepsi Bu
Özendiğim bir insan kümesi var, böyle yaralanma, düşme; kan, yara, çizik olaylarını çok normal karşılayan insanlar. Ne zaman böyle bir insan görsem hiçbir şey demedim fakat şimdi diyorum ki: gerçekten kocaman zamanları olmuş. Ben yaralandım ya bugün bu bana ancak bir dahaki senede "seneye de giyersin" denilerek alınabilecek bir gömlek kadar büyük geldi. Halbuki ufacık bir şey, cidden, fakat; hani yıllarca ciğerleriyle dost bir adam bir gün sigaraya başlar, durumu hiç de iç açıcı olmayan bir durumdur ama adam sevinçlidir, böyle mutluluk dese abartı sevinç dese tam oturmuyor kıvamında bir duygu olur ya içinde, bende de öyle bir şey var. Alnım yarıldığı için, dikiş atıldığı için, pansuman yapılacağı için, dikişler alınacağı için ve bu süreçte acılar ve ağrılar az da olsa olacağı için o bahsettiğim tatlı duygu var içimde. Yanılmıyorsam Dostoyevski, Yeraltından Notlar'ında buna yakın bir şeyden bahsediyordu: kendi hastalıklarıyla övünmek. Fakat tam da bilemiyorum o kitabı hiç bitiremedim. Ne bileyim, daha beni arı sokmadı, serum desen iki oldu, işte bir de dikiş var, iğneler oldu biraz yine ama söylemek istediğim, canım çekmiyor değil bunları. Hani bu kadar ter döküyorum burada da bağlamak istediğim yer şu: hakikaten zamanım olmamış.
Bu yaşa gelene kadar düşünecek çok zamanım oldu. Evet, fakat bunu bir övünç öğesi olarak söylemiyorum. Düşündüm dediysem tefekkür ettim demedim. Hayır, neyi düşündüm diye düşünüyorum, bak yine düşünüyorum. Ayrıca ben çok değiştim okuyucu. Çok yani, miktar olarak. Hani bir söz vardır değişimle ilgili bilir misin? Evet evet o / Neyse boş ver ben de unuttum.
Kusura bakma bu arada ben amatör bir egoist gibi boyuna kendimden bahsediyorum fakat burası benim dünyam, karşımda kimse yok, okur denen bir duvara anlatıyorum ben bunları diye varsayıyorum. Sen sakın alınma okuyucu, sen duvar değilsin ama ben varsayım yaparım. Ve ben seni rahatsız etmek de istemem. Eğer rahatsız olduysan -sebebi önemsiz- bu yazıyı okumayı burada kes, yazının başına dön, üç cümle oku ve bittiğini varsay -bu tekniği tüm yazılarımda kullanabilirsin-. Evet kendimden bahsetmek diyordum fakat ben okur tanımını yaparken, yazar tanımını yapmadım. Yazar nedir? Yazar, 'duvarların dili olsa da konuşsa' duasının kabulünden sonra dillenen duvarların kendi kendine konuşmalarını havada taşıyan hava zerreleridir. Hatta ek iş olarak da dillenen duvarların ses yansıtıcılığını yaparlar, kah duvar olarak, kah duvar olmayarak, tek fark, onlar dilsizdirler. Neyse hani bahsetmek kendimden yeniyetmebiregoistmişçesinefilan... İnsan, sevdiğinden başkasına neden kendinden bahsetmek ister ki, değil mi? Neden kendimden bahsetmek mi? Sebebi belli olmuyor mu? Burada bir adam, Raif Bey'ce ölmek istemiyor, hepsi bu.
Böyleyken böyle aziz okuyucu. Anna'ya ayıp ederek esirgeyen ve bağışlayan Rabbin adıyla başlayamadık yazıya. Ama Anna adına Rabbimden, esirgeyen ve bağışlayan Rabbimden, isyan ettirecek acıları def, terakki ettirecek acıları gergef etmesini istiyorum. İsteyen buyursun.
" O Gün .. "
14 Ağustos 2011 Pazar
Hiç Gerek Yok
Nasa üs kurmuş olabilir
Günümüzde
Menümüze sofra kurmuş olabilir
Bir renkli cazibeli ayçoktatlı zehir
Ağızınız sulandı.
Ve hayat güzeldir.
Hayır sen evet sen hayır
Bulamadığın damar borç ister
Bir işçi yere çay döker ve
Köpüklü kahveler
Onun sesi bunun sesidir
Aziz-i mir'im
Hayat güzeldir.
Çingene güzel güler heyete
Keder et de
Acılar yanana kadar kül olsun
Deme öyle yine de sen
Bak evlat nasihat istersen:
Hayat güzeldir.
Nerede o eski molozlar
Ulan demagoji desen bu ne müsemmalık
İsmiyle cismiyle kime yakın
Ona uzak
Bebeklerin parmakları kenet kenet
Hayat güzeldir.
Kalp kalbe kalb kalpe
Dema öyle dema
Sen bi goji bana ben kap gel
Bilirsin
Altı yüz altmış altının da avradını
Tembihle de bize kulak bildirsin
Bak dostum enstitüden fayda beklersen:
Hayat cidden güzeldir.
13 Ağustos 2011 Cumartesi
Tilki-Kürkçü Hesabı
"Ne olur gitme" demeyeceksin mesela.
Eğer gitmek istiyorsa bırak gitsin.
Hatta bırakmakla da kalma!
"Defol git" de mesela.
Gidecektir...
Ama emin ol geri gelecektir.
Çünkü;
İnsanlar sevgi gördüğü kişileri terkeder hep.
Ama dönüp dolaşacağı yer yine onların yanıdır.
Çünkü insanlar, tükürdüklerini yalamayı hep sevmişlerdir...
12 Ağustos 2011 Cuma
.
Gölge gibiydi bazıları...
Benim için vardılar, onlar için yoktum.
İzleri vardı ama kendileri yoktu...
Değerlerime...
Kimi sevgilim oldu, kimi arkadaşım, kimi dostum...
Kimi annemdi, kimi babam.
Ama bazıları oldu ki;
Canımdan çok sevdim onları.
Bir gün beni bırakıp gidecekler diye ödüm kopardı.
Onların yokluğunda benim de yok olacağımı bilirdim...
Gidenler çok oldu hayatımdan.
Hepsini de severdim.
Ama bazıları vardı ki;
Onlar gittikçe ben bittim,
Ben kahroldum, ben yıprandım, ben tükendim...
Kalanlar da vardı hayatımda.
Ama bazıları öyleydi ki;
Ben git desem de gitmediler...
Hep sevdiler beni;
Benim onları sevdiğim gibi...
Onların beni hiç bırakmayacaklarını bilirdim.
Ben var oldukça yok olmayacaktı onlar!
Ben yok olmaya başladıkça onlar var edecekti beni.
İşte o bazıları,
Hayatımda hep kalacak olanlar;
Sizler iyi ki varsınız!
Ve siz yok olmadıkça
Ben hep var olacağım.
Hepinizi çok seviyorum...
Eski Sevgiliye Mektuplar-II
Eski Sevgiliye Mektuplar-I
8 Ağustos 2011 Pazartesi
Vakit Cuma Üstüm Yağmur
7 Ağustos 2011 Pazar
Yok
Sonunda yoruldum. Yanlış anlama ama. Seni ya da seni sevmekten değil asla. Bir harfinden bin mana çıkarmaktan yoruldum. Bir bakışına dünyaları veripte verdiğimle kalmaktan yoruldum.Ve bırakıyorum. Çünkü; hep bir şeyler eksik hep bir şeyler fazla. Çünkü; sen bende eksiksin, ben sende fazla…
6 Ağustos 2011 Cumartesi
Adsız
Ama artık yoruldum. Yanlış anlama ama. Seni yada seni sevmekten değil asla. Bir harfinden bin mana çıkarmaktan yoruldum. Bir bakışına dünyaları veripte verdiğimle kalmaktan yoruldum..Ve bırakıyorum. Çünkü; hep bir şeyler eksik hep bir şeyler fazla. Çünkü; sen bende eksiksin, ben sende fazla..
Bilinçaltından Bilince Giden Yoldan Toplananlar
"Neden?" bilinmezleri,
Hepsini odama poster yaptım, tek tek rüya edeceğim.
5 Ağustos 2011 Cuma
Bakkaldan İki İroni Kap Gel
TDK Büyük Türkçe Sözlüğü'nde ironi "Gülmece. Söylenen sözün tersini kastederek kişiyle veya olayla alay etme. Alaysılama." anlamlarına gelmektedir.
"İroni, soğukkanlılığı neredeyse muhteşem bir anlamdır: sanat anlamının ta kendisidir, her şeyi tasvip etmektir ki bu nedenle de her şeyi inkar etmektir: günlük güneşlik, her şeyi birden kapsayan parlak bir bakıştır, yani sanat bakışıdır, yani en yüksek özgürlüğün, sükunetin ve ahlakçılıkla bunalmamış bir gerçekliğin bakışıdır. Bu, Goethe'nin bakışıydı, - o Goethe ki ironi hakkında unutulmayacak tuhaf sözü söylemiştir: 'İroni, sofraya konanları yenecek hale sokan bir tutam tuzdur." (Thomas Mann)
3 Ağustos 2011 Çarşamba
Ahir Zaman Aşkları
-bende İlahi aşka ulaşmak istiyorum.
-ama önce beşeri aşktan geç!
-nasıl olacak o iş?
-ilk olarak kendine bir eş seç!
-cinsiyet fark eder mi?
-!!!
neyse kendimce güzel bir eş seçtim
cesaretimi toplayıp karşına geçtim
ama bir şey eksik gibi ya
kız yoksa ağma mı?
yok canım başkalarını görüyor da…
aman Allah'ım yoksa görünmez felan mı oldum?
o kadar uğraştım da yüzüme bile bakmadı
sevgili edinmek düşündüğümden de zormuş
bu tarafa bakacak da
beni fark edecek de
fark etmekle kalmayıp üstüne üstlük benden hoşlanacak da
bende onun benden hoşlandığını anlayıp ona teklif edeceğim de
eğer ki o da teklifimi kabul ederse sevgili olacağız da
sonra birbirimizden ayrı düşeceğiz de
aşk acısı çekeceğiz de
sonra da ben aşkın mertebelerinde yükseleceğim…
hele bir de sevdiğin popülerse de’ler da’lar bitmez
zamane aşkları dedim ya azizim beş para etmez
ömrü de çok kısadır, bir ay ya gider ya da gitmez
devran bozulmuş bi kere düzeltme gücümüz yetmez
beşeri aşkı yaşamadan neden sana ulaşamam ey Yaradan?
yoksa, önce anlamalı mıyım aşkın kalpte açacağı yaradan?
üstadım şu ahir zaman da,
ya seni ilahi aşka ulaştıracak beşeri bulmak için uğraş, ter dök, ya da ne biliyim ayak yoluna git de bi su dök…
-bende İlahi aşka ulaşmak istiyorum.
-ama önce beşeri aşktan geç!
-nasıl olacak o iş?
-ilk olarak kendine bir eş seç!
-cinsiyet fark eder mi?
-!!!
neyse kendimce güzel bir eş seçtim
cesaretimi toplayıp karşına geçtim
ama bir şey eksik gibi ya
kız yoksa ağma mı?
yok canım başkalarını görüyor da…
hadi be yoksa görünmez felan mı oldum?
o kadar uğraştım da yüzüme bile bakmadı
sevgili edinmek düşündüğümden de zormuş
bu tarafa bakacak da
beni fark edecek de
fark etmekle kalmayıp üstüne üstlük benden hoşlanacak da
bende onun benden hoşlandığını anlayıp ona teklif edeceğim de
eğer ki o da teklifimi kabul ederse sevgili olacağız da
sonra birbirimizden ayrı düşeceğiz de
aşk acısı çekeceğiz de
sonra da ben aşkın mertebelerinde yükseleceğim…
hele bir de sevdiğin popülerse de’ler da’lar bitmez
zamane aşkları dedim ya azizim beş para etmez
ömrü de çok kısadır, bir ay ya gider ya da gitmez
devran bozulmuş bi kere düzeltme gücümüz yetmez
beşeri aşkı yaşamadan neden sana ulaşamam ey Yaradan?
yoksa, önce anlamalı mıyım aşkın kalpte açacağı yaradan?
üstadım şu ahir zaman da,
ya seni ilahi aşka ulaştıracak beşeri bulmak için uğraş, ter dök, ya da ne biliyim ayak yoluna git de bi su dök…
Sürur-u Firari
ben yürürüm
ve topuklarımda acziyet biter
gökyüzü duvarın ardına saklanır
kaldırım taşları süslenir
kiraz ağacını kaçırır bir kuş
bulutlar heyecanlanır
göz göze geldikçe
donarlar
güneş kulağıma fısıldar
bağırsam ki duyulmaz
rüzgar bir kulağımdan girer
bir kulağımdan çıkar
bilek güreşleri yapılır tel tel
buhar postaları yerini bulur
sahteler sahtelenir
kişiler kişilenir
ben yine üflerim kanımla beraber
karıncalar bu mevsimde vahşidir
ben yürürüm
topuklarımda mazlum sesleri.
[28/06/2011]