6 Ağustos 2011 Cumartesi

Bilinçaltından Bilince Giden Yoldan Toplananlar

I.
Yamalı kıyafetler giymiş bir adamım. Uzaktaki uzak akrabalarımdan ve yakındaki yakın dostlarımdan her gün mektuplar geliyor. Her zarfın içinden bir takvim yaprağı çıkıyor. Her takvim yaprağında ismim var. İsmim sadece takvim yapraklarında var. Yerim, yurdum yok. Biliyorum, postacı her mektubumu benden önce okuyor. Onlar mektup attıkça ister istemez yaşıyorum. Yaşamak diyorum buna, yani Titanik'e binip de Rose'a tutulmak gibi bir şey. Ben parça parça filikalarımla kendimden kaçarken, gelen mektuplar ceplerimle birlikte yamalarımı da perişan ediyor. "Yerle yeksan." yazıyor postacının sırtında.

II.
İnsan her şeyi ancak, Işıklar Şehri'nin tahtına bir gece vakti oturduğunda unutur. İnsan acıyı sadece göğe bakıp da yıldızları göremediğinde tadar. Sır karşıtı bir oluşumun oyunlarıyla gizlenen yıldızlar; oyunlarla akan, akıtılan yıldızlar... Koskoca yıldızlar akar da, o illet akmaz mı? Akar, hem de bir nehir gibi. Her yüzenini önce suya batırıp çıkartmalarla, sonra boğuk bir ölümle mühürler. Bütün sular istilacıdır, yağmacıdır. Günbatımını görmüş ya da görmemiş onun için fark etmez. Onun her yolcusu en fazla son durakta iner.

III.
"Neden?" bilinmezleri,
"Madam?" sorulmazları,
"Ben geldim." açmazları,
"Hayırlı günler teyzeciğim." çıkmazları...
Hepsini odama poster yaptım, tek tek rüya edeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Allah razı olsun.